Bu hayatta mutlu olmak için yaşarız. Mutluluğun kaynağı ise öncelikli olarak başarıdan geçiyor. Bizler hayatta başarı kazandıkça motive olur, bir sonraki adıma daha dirayetli bir şekilde geçeriz. Burada bahsettiğim başarı herhangi bir yarışta başkasına karşı elde edilen başarı değil, tamamıyla kadın ve erkek cinsi olarak kendi içimizde kendimizi geliştirmemiz sonucu elde ettiğimiz başarıdan bahsediyorum.
Peki nedir başarı?
Başarılı olmak için ne gibi bedeller ödenmesi gerekir? Kadın ve erkeğin bir araya gelmeleri bu hayatı anlamlı kılmasına karşın, başarı, kadının ve erkeğin ayrı ayrı ödemeleri gereken kadınsı ve erkeksi bedellerin sonucunda elde ettikleridir.
Bu platformdaki yazılarımı, yaşadığım veya tanık olduğum başarı hikayelerinden elde ettiğim deneyimleri paylaşarak sizlere fayda sağlamak ive bununla birlikte kendimi geliştirmeyi hedefleyerek yazacağım. Bu sayede kadınların en büyük derdi olan “kilo problemi” ne biraz daha farklı bir bakış açısıyla yaklaşıp, aslında kilo probleminin çok büyük bir kısmının psikolojik olduğunu irdeleyeceğim.
Öncelikle bir kadın olarak neden ideal kilomuzun üzerine çıkarak, sürekli kilo alırız? Bir de bakmışız ki yıllar geçtikçe bu kiloları durduramıyoruz, dolabımızdaki kıyafetlere sadece uzaktan bakmakla yetiniyoruz, bir gün belki olur umuduyla 🙂 kimselere de veremiyoruz.
Bir kadın için istediği gibi giyinemiyor olmak, sosyalleşememesinin önündeki en büyük engel olduğunu söylesem?! Bu sebeple de mutsuz ve başarıya aç olduğunu… Çünkü aslında bir kadının bu hayattaki en büyük mutluluk kaynağı beğenilmektir. Bunun da ötesinde bir an gelir ve içinizden bir ses “Artık dur! Böyle gidersen sağlığını kaybedeceksin” der. Öncelikle siz bu sese yine direnir, fakat o sesi her gün duymaya başlarsınız. O noktada artık vicdanınızın sinyalleri çalmaya başlamıştır. Bize sağlıklı olarak hediye edilen bedeninize hiç de iyi davranmadığınızı anladığınız gün kilo verme sürecine girebilirsiniz. Hedefiniz sadece kilo vermek, güzel görünmek, olmayan kıyafetlerinizin içine yeniden girebilmekse, unutun gitsin. Daha zamanı var, henüz o kıvama gelmediniz, o bakış açısına ulaşmadınız demektir. Hiç boşuna diyetisten parası verip, kendinizi dönüşmeyeceğiniz bir sürecin içine koymayın.
Peki neden kilo alırız?
Daha doğrusu yemek yeme güdümüze neden gem vuramayız? İşin aslı şu ki; ideal kiloda olmak ve tüm hayatımız boyunca ideal kilomuzda kalabilmenin nedeni fizyolojiden önce psikolojik… “Hadi canım!” dediğinizi duyar gibiyim 🙂
Çok iştahlı birisi olabilirsiniz, yemek yemek sizin hayatınızın anlamı, tek zevk aldığınız aktivite olabilir, kiloyu genetik olarak ailenizden de almış olabilirsiniz. Peki size bunların hepsinin kilo vermemek için, ben de içinde dahil, ürettiğimiz ve sığındığımız bahaneler olduğunu söylesem?
İşinizde başarıyı nasıl sağlarsınız? Temelde yaptığınız işi severek ve o işi yaparken mutlu olarak. Peki kadınsal başarı olan ideal kilonuzda kalma başarısını nasıl sağlarsınız? Kendinizi ve bedeninizi her yönüyle severek ve mutlu olarak. Mutlu olmak kendinizi sabote edercesine, zarar verecek kadar çok ve düzensiz yemek yemek midir? Tabii ki hayır.. Keyifli bir yemek tabağı, dostlarla paylaşılan keyifli bir sofra ve biraz hareketle bahsettiğim başarıya ulaşabilirsiniz. Bununla ilgili yabancı bir kaynaktan çevirdiğim makaleden bölümleri sizinle birazdan paylaşacağım.
Kilo almanın psikolojik sebepleri nelerdir?
Kendimiz ve bedenimiz için sağlıklı kalma adına “SORUMLULUK” alma bilincimiz tam olarak oluşmadığı için. Az önce de bahsettiğim gibi, bize sağlıklı olarak hediye edilen bedenimizi ömür boyu sağlıklı bir şekilde korumak ve kollamak ciddi bir sorumluluk gerektirir. O sorumluluk bilinci oluşmadıysa, sağlığınıza zarar verecek her türlü bağımlılığın içinde olabiliriz. Unutmayın yemek yemek de bir bağımlılıktır!
Güvende olma isteği olabilir. Özellikle kadınlar kilolu olduklarında karşı cinse karşı kendilerini daha güvende hissedebilirler. Kilo onlar için bir korunma kalkanı olabilir.
Özgüven kaybı olabilir. İnsan özgüvenini nasıl kaybeder?
a. Asabi olduğunda
b. Birtakım hayal kırıklıkları yaşadığında
c. Başkası tarafından kötü hissettirildiğinde veya beğenilmediğinde
d. İçe kapanık olduğunda
e. Tatminsiz olduğunda
f. Suçluluk duygusu yüksek olduğunda
g. Farklı konularda üst üste başarısızlık yaşadığında
Şimdi sizlere az önce bahsettiğim makaleden bazı notlar aktarmak istiyorum.
Günde hangi besinden kaç kalori almalıyım?
İdeal kiloda kalmak için sürekli ne yenileceğini takip edip, kaç kalori aldığımızı hesaplamak, günde veya haftada kaç saat spor yaptığımızın kaydını tutmak, hangi sporu kaç dakika yaparsak ne kadar kalori kaybederiz gibi matematiksel hesaplar yapmak son derece sıkıcı ve karışık gelebilir. Zaten kilo vermeye dirençli olan zihnimizi bunlarla daha da zor bir sürece sokmak bu işi daha da zorlaştırabilir. O yüzden kalori hesabı yapmayı bırakın bir kenara.
Buradaki değerli hedef, sağlıklı olmak ve sağlıklı kalabilmektir. Madem yemek yemeği seviyoruz, o zaman bu aktiviteyi daha renkli ve daha eğlenceli hale getirebiliriz. Nasıl mı? Uzmanlar bu konuda diyor ki; bir öğündeki tabağınızı ikiden fazla renkli yiyeceklerle donatın. Mümkünse tabağınız yeşil, kırmızı ve kahverengi renklerden oluşsun. Hatta bu konuda özelikle Brezilya hükümetinin çalışmaları var. İnsanları farklı renklerde menü tüketmelerinin hem sağlık açısından hem de ruhsal açıdan faydalı olduğunu söylüyorlar. Düşündüğümüzde de belki yarım saat sonra o tabak boş olacaksa bile, öncesinde renkli ve zevkli bir tabak herkesi mutlu eder. Şimdi bu menünüzü ailenizle, sevdiğiniz arkadaşlarınızla paylaşın. Yemek yemek hayatımızın değerli anlarını paylaştığımız zamanlardan oluşursa mutluluğumuz daha da artar.
Günde kaç saat hangi sporu yapmalıyım?
Peki nasıl spor yapalım? Yine ABD’li uzmanlar diyorki; haftada yaklaşık 2,5 saat orta yoğunlukta (bu çok basit yürüyüş bile olabilir) hareket etmek sağlığa ciddi oranda faydalıdır. Hatta çok hafif sporların bile ölüm riskini azalttığı söyleniyor. Yine başka bir uzman, Martin Gibola, fit ve sağlıklı olmanın en etkili yolunun pozitif olmaktan geçtiğini söylüyor.
Özetle; ideal kiloda olma hedefi bizler için stres kaynağı olmaktan çıkıp keyifli bir yaşam tarzı haline gelirse, onu ömür boyu koruyabilir, yediğimiz son dilim pizzadan sebep suçluluk duymayız 🙂
Herkese keyifli ve sağlıklı günler dilerim!