Bu yazımda, zihinsel sağlığın ve psikolojik sebeplerin kilo almaya etkisini biraz daha derinlemesine inceledim ve bununla ilgili yabancı bir kaynaktan çevirdim. Bu makalede kilo almanın sebepleri hem çocuklukta tecrübe edilen bir takım sorunlardan kaynaklanabileceği irdelenirken, diğer taraftan bu sorunların yetişkinlik çağlarına nasıl taşındığı ve bu yaşlara gelindiğinde hangi duygu birikimlerinin fazla kiloya sebep verdiği araştırılmış. Hem bilimsel hem de kendimizle ilgili düşündürücü bir yazı…
Obezite ve zihinsel sağlık genellikle birbiriyle yakın bağlantıda olan iki tibbî faktördür. Her ikisi de hem bireylere hem de ailelerine önemli ölçüde stres yaratan iki faktördür ve aynı zamanda halk sağlığı üzerinde de geniş etkileri vardır.
İngiltere’de her dört kişiden biri yılın herhangi bir zamanında zihinsel sağlık problemini tecrübe etmektedir ve halkın yaklaşık %25’i “obez” sınıfındadır.
Zihinsel sağlık ve obeziteye katkıda bulunan faktörler nelerdir?
Obezite ve zihinsel sağlığı tetikleyen bir sürü potansiyel dış faktörler var. Bunları aşağıdakiler olarak sayabiliriz ama tabii ki bunlarla sınırlandıramayız:
- Cinsiyet – Kadınların obezite-depresyon çemberini geliştiren riskleri daha çok taşıdıkları düşünülür ve zihinsel olarak kilo almaya daha meyilli gibi görünürler.
- Sosyoekonomik statü – Ekonomik gelir seviyesi daha düşük olan ve geçmişlerinde daha mahrum kalan kişilerin zihinsel sağlık problemleriyle ve obeziteyle karşı karşıya gelme riskleri biraz daha fazla olabilir.
- Eğitim – İngiliz Halk Sağlığı Enstitüsü’ne göre okulu terk edip kalifiye olmayan kişilerin üçte biri obez yetişkinler oluyor.
- Yaş – Obesite seviyesi, mental sağlık problemlerinin daha fazla teşhis edildiği 55-65 yaş gruplarında daha fazla eğilimli olduğu görülüyor.
- Etnik köken – Irk, insanların obezite riski üzerinde önceden bahşedilmiş etkileri vardır. Kültürel farklılıklar insanların zihinsel sağlık konularını nasıl ele aldıklarına da etki eder.
Bir kişinin zihinsel açıdan iyi olması, zihinsel sağlık problemlerine neden olan kilosuna ve fiziksel imajının farkına varmasına direkt olarak etkilidir. Bununla birlikte ikisi arasındaki bağlantı çok kesin değildir.
Depresyonla ilgili bir çalışmada; depresyonun yüzlerce obez insanda hayatı boyunca üç ya da dört kez karşılaşabileceğini söylüyor.
Ulusal Obezite Araştırma Merkezi’nin yaptığı bir projenin sonucunda, obez sınıfında yer alan kişilerin %55’inin hayatlarının herhangi bir kısmında depresyona girme risklerinin çok daha fazla olduğunu ortaya çıkartmıştır. Bununla birlikte klinik açıdan depresyonda olan kişilerin de %58’inin obez olma riskleri vardır.
Duygusal yeme
Yiyecekler bazen beslenmek amacına hizmet etmeyebilirler. Bu koşullar altında bireyler gerçekte açlık hislerini karşılamaktan çok duygularıyla yemek yerler. Bu tip yeme tarzına genelde “duygusal yeme” olarak adlandırılır.
Duygusal yeme sonucunda sağlıksız yeme alışkanlıkları şunları kapsar:
- Yaşam enerjisinin düşük olması
- Asabiyet
- Hayal kırıklığı
- Yalnızlık hissi
- Stres
- Sinir
Yiyecekler duygusal çözülemeyen problemleri çözmeye yarayan bir rahatlık unsuru olarak kullanılabilir. Bu tarz bir strateji kilo almaya öncülük eden duygusal yemenin sonucu olabilir.
Çok yemek yeme psikolojisi
Blumia hastalarının yediği tarzda düzensiz ve çok fazla yemek bireylerde, genellikle çok kısa zaman dilimlerinde ve doğal açıkma süreçleri olmadan, çok daha fazla yemek yeme güdüsü oluşturur.
Bu tarzda yemek yiyenlerde kontrol kaybı oluşur ve bu da suçluluk duygusu yaratır. Çok yemek ve suçluluk duygusu dramatic bir şekilde birbirlerini tetiklerler, bu arada kandaki şeker oranıyla birlikte zihin karışır ve doğal olmayan besinlere doğru gitme isteği duyar.
Bu tarz yemek yemenin sonuçları bireyler için mutsuz sonuçlara sebebiyet verebilir ve bu yüzden bir gizlilik içinde yer almak isteyebilirler. Utanç ve hayalkırıklığı yüksek klinik depresive vakalarda görünen risklerdir.
Yiyeceklerle ilişki kurma
Bizim yetişkinliğimizde yiyecekle kurduğumuz ilişki genelde, çocukken nasıl etkileşime girdiğimizin temellerini taşır. Bunu büyüme çağı yaşlarımızda, açlık hissimizi çözmek için ne zaman ve nasıl yememiz gerektiğini öğreniriz.
Vakıf kuruluşları, sağlıklı bir yol izlemek için doğal besinlerden keyif almayı ve bu yiyeceklerle pozitif ilişki kurmayı çocuk yaşlarda inşa ediyor. Ancak, obez yetişkinler erken yaşlarında yiyeceklerle durağan olmayan bir ilişki tecrübe etmiş olabilirler. Çocuk yaşlarda edinilen öğrenilmiş davranışlar ilerideki problemlerin kanıtı olabilir.
Çocuk yaşlardaki önemli olaylar bireylerin ileriki hayatlarında etkileri olabilir. Suistimale uğrama, ihmal edilme, psikolojik herhangi bir travma yaşama gibi olaylar sağlıksız yeme alışkanlıklarını tetikleyebilir, bu yüzden bireyler bu duygularından kurtulmak için yiyecekleri kullanma eğiliminde olabilirler.
Çocukluk istismarı sonucu oluşan kendini değersiz hissetme duygusu yiyecekleri fiziksel bir bariyer şeklinde kullanılmasına sebep olur. Bu sebeple bilinçli veya bilinçsiz olarak, daha fark edilebilir veya çekici olmamak ve bu vesileyle sosyal hayattan uzakta kalmak için kilo vermeye direnç gösterilebilir.
Çocukluktan gelen kilo problemi depresyona sebep olarak çabukça incinmeyi, düşük özsaygıyı, zayıf bedensel imajı, kötü yeme alışkanlıklarını arttırabilir ve yetişkinlikte fiziksel aktiviteyi düşürebilir.
Bazı gıdalar alışkanlık yaratır mı?
Biz yemekleri bedenimizin enerjisini almak ve ona yeterli besinleri sağlamak için yeriz, böylece her yeni günde yapabileceğimizin en iyisini ortaya koyarız.
Bazı besinler ve içecekler vardır ki, çok az veya hiç besinsel değeri olmadığı halde tüketilebilirler. İçeriğinde yüksek oranda şeker, tuz ve yağ barındıran yüksek lezzetli yiyecekler beyinde mutluluk hormonunu salgılatan kimyasal reaksiyonlarla bağlantılıdır.
Beyinde salgılanan insanların iyi hissettiren duygunun ortaya çıkmasını sağlayan kimyasal, insanları bağımlı hale getirebilir.
İnsanlar, bu tarz besinlerden aldığı haz ve tatmin duygusunu, kendi kendine verdiği bir ödül olarak kabul etme eğilimde bile olabilir. Bu da çok fazla yemek yeme, doğal beslenmeme alışkanlıkları ve kilo alma ile sonuçlanabilir.
Toplumumuz obeziteyi destekliyor mu?
Araştırmalar gösteriyor ki, zaman içerisinde gıdalarla ilgili davranışlar değişiklik gösterdi. Gün içinde atıştırmalar, gece geç saatte yemeler, kalorisi yüksek içecekler içmek ve açlık hissi duymadan atıştırmak… bunların hepsi bu normun bir parçası haline geldi. Bu yeni tarz yeme alışkanlıklarının toplum tarafından memnuniyetle kabul edildiği görülüyor.
Doğal olarak biz yediğimiz yemeğin lezzetli olmasını ve yemek yemekten sosyal bir aktivite olarak zevk almayı istiyoruz. Bir restoranda yemek yemek veya fast food sipariş etmek, tüketiciler için sağlıklı yemek tercihleri yaparken problematik hale gelebilir.
Yiyecekler bazen, sıkılmışlık hissi ile mücadele etmek için kullanılabilirler. Bu sıkılmışlık hissinden kurtulmak ve rahatlamak için, sonrasında üstesinden gelinmesi zor olan, doğal olmayan yeme alışkanlıklarına sebep olabilir.
Eğer bu sıkılmışlık duygusu hücum ediyorsa, bunu yatıştırmak için farklı aktiviteler denemekte fayda var. Böylece zihnimiz ve bedenimiz sürekli olarak yemek yeme isteği duymayacaktır.
Zihindeki kilo alma isteğini kırmak için
Profesyonel tıp zihinsel sağlık konuları ve kilo alma ile ilgili çalışmalar yapıyor. Her ikisinde de erken teşhis yardımcı olabilir. Zihinsel sağlık problemleri veya şiddetli depresyon hali kilo alma riskinin ispatıdır.
Aşağıdaki bazı egzersizler üzerinde düşünmeye başlayarak kilo kontrolü sağlanabilir:
Her yediğinizi takip edin.
Porsiyonlarınızı küçültün.
Gün içinde yediğiniz yemeklerin miktarlarını azaltın.
Stres kaynağınızı bulun.
Hayatınızda sizi endişelendiren veya strese sokan bir şey varsa, mümkünse onun kaynağını bulun ki, ondan kurtulabilin. Bu her zaman mümkün olmayabilir, strese sebep olan şeye göre değişir ama değişken duyguların kilo vermeye engel olabildiğini hatırlamak önemlidir.
Yakın arkadaşlarınıza ve ailenize yoğunlaşın
Etrafınızdaki yakınlarınızın desteğini almak önemlidir, çünkü onlar sizi imrendirecek şeyleri ortadan kaldırmakta size yardımcı olacaklar ve kötü bir gün geçirdiğinizde yanınızda olacaklardır.
Güzel günlere odaklanın
Geçirdiğiniz herhangi kötü bir günü kafanıza takmayın.
Gerektiğinde tedavi olmak
Bir doktor tavsiyesi ile bu sürece girmek faydalı olabilir. Sağlık açısından bir risk durumu olduğu durumlarda, doktorunuz bir diyet ve egzersiz programı ile sizin sürecinize destek verebilir.
Kaynak: www.treated.com